Yıl 1980, Çukurova’nın bereketli topraklarında, sımsıcak bir Ağustos sabahı dünyaya geldim.
Yüzyıllardır, Adana’nın verimli topraklarında çiftçilik yapan bir ailede tek erkeğin, ilk erkek evladı olarak bana büyükbabamın adını verdiler. İlkokul öğretmenimin elime tahta cetvelle hınçla vurmasına aldırmayarak yazmayı öğrendim.
O gün bugündür, ufak tefek yazılar yazmaya başladım. İlkokul, ortaokul, liseyi Adana’da okuduktan sonra, üniversite için İstanbul yollarına düştüm. Yaklaşık on yıl süren üniversite hayatımı Amerika Birleşik Devletlerinde Uluslararası İşletme ve Pazarlama bölümünü bitirerek akademik eğitim hayatımı zirvede bıraktım.
Yazılar zamanla birikmeye hikayelerimdeki karakterler beynimin içinde koşuşturmaya başladı. Biri zaman makinasını bulduğunu söylerken öteki, bir köşede ilk adımlarını atıyor, beriki, sarhoş, diğeri ise hayatın içinde uçuşan bir yaprak.
İlk olarak www.citymersin.com ‘da yazmaya başladım, daha sonra yazılarımı Wisdom Chronicles olarak facebook’da ve www.hikmetsavatli.com web sitesinde toparlamaya başladım. İzmir Life ve My Magazin dergilerinde de bir köşe sahibi oldum. İnsanlar doğa, manzara gibi resimleri çekmeyi severken ben yemek resimleri çekmeyi severim. Bir köfte yemeye 220 km. gidilir mi? Ben gittim! Yediğim yemekleri @hikmetsavatli ile instagram’da bulabilirsin.
Yedi kıtanın üçünde bulundum, fırsat buldukça gitmediğim yerlere gitmek tatmadığım tatlardan tatmak istiyorum. Sevgilim ile evlendim ve aslan parçası gibi bir oğlumuz (Aren Ege) oldu. Eğitim hayatının zirvesi, hayat yolundaki öğrenciliğin ilk basamağıymış.
Şimdi sana beynimi açıyorum, burası benim mabedim, Evrenimin merkezi! Hayatı ve dahi birçok olay ve oluşumu sorguladığım gerekli yerde infazını yaptığım, gerekli yerde fikrimi değiştirdiğim nokta. Aforizmalarımla girdiğim yollarda gördüklerimi aklıma, öğreti ve çıkarımları beynime kazıyorum. Heykeltraş misali yontuyorum kendimi.
Amaç mı? Bilimi ve aklımı kullanarak bir adım ileriye gidebilmek, belki bilgeliğe bir adım yaklaşmak. Biraz güncel, biraz hikâye, biraz felsefe, yarı şaka yarı ciddi, acıktıkça yemek!
Unutmadan arkası yarın, hayat gibi…