
Neden bilmiyorum içimde dinmek bilmeyen bir açlık oluştu. Aslında aç gözlü değilim ama sanirim gözüm aç!
Peki ruhum bu işe ne diyor?
Yemekten kalkarken sanki biraz daha fazla yeseydim diye kalıkıyorum, öğle yemeğinden kalkarken acaba akşam ne yiyeceğim diye düşünür oldum.
Ruhum ne yapsın garip; peynir ekmek veya kaz ciğerinden aynı oranla mutlu!
Bir restoranda yemek halindeyken başka biri, bir yerde yediği birşeyi anlatırken karnım acıkıyor. Diyorum biraz daha anlat! Bide mazoist yanım varmış işkence görmeyi de seviyorum galiba!
Bir gün kardeşim Yağız ile eve dürüm söylemişiz, ne güzel de severek yiyoruz. Yağız anlattıkça anlatıyor; abi dün biryere gittik, et söyle güzel, böyle güzel, efsane bi yer, bak mutlaka gidelim diyerek öyle güzel anlatıyor ki hatırladığım son şey arabaya binerken dürümün kalanını ağzımıza tepiyor oluşumuzdu. Soluğu anlattığı yerdeki kebapçıda alıp orada mis gibi yemiştik.
Marka şehircilik adına Adana kebabını markalaştırmak son derece iyi bir adımken, gel gelelim urfa kebap diye bir saçmalık çıktı!
Soruyorum, nedir diyorum bu urfa kebabı? Bana adananin acısızı olduğunu söylüyorlar! Biz Memlekette kebaba kıyma diyoruz deplasmanda acılı yada acısız Adana istiyoruz! (Kebap Adana dışında zaten tat vermez bana o ayrı)
Laf kebaptan açılmışken kebaba adını veren Canım Adanamız için Festival vakti… benim içimde 3.sü yapılacak olan bu festivale katilmak ilginç olacak zira ilk defa katılacağım ve dergilerden okuduğum; Rio kadar olmasada ciddi ciddi bir karnaval olduğu.
Portakal Çiçeği Festivalinde ben kebabın oğlum ve sevgilim Karnavalın tadını çıkarsın diye gerisayım yapıyoruz.
Coşkulu geçmesini temenni ediyorum. Şehir olarak bu tarz atılımlara ihtiyaç duyuyoruz. Marka şehirler diye her platformda nutuk atılıp, sofralarda memleketi kurtarırken nedense harekete geçemiyoruz!
Bu yüzden ben bu Festivali görmeden hiç katılmadan sevdim. Hem şehrimiz tanıtılıyor hem de böyle güzellikleri Adanamızın güzel insanları ile birliktelik kurarak paylaşıyoruz.
Amerikadan Adanaya her gelişimde uçaktan inerken o içime çektiğim kebap kokusunu her zaman hatırlarım. O koku bana herzaman eve geldiğimi müjdelerdi. Tıpkı her bahar ayında açan narenciye çiçeklerinin mis gibi kokusu gibi…
O Turunç ağaçlarından bahçelerden gelen inanılmaz tabiat kokusu ile güneşin insanların bronz tenindeki gamzesi ile yaşarsın baharı…
istanbul, Ankara, izmir kışken bizde çoktan bahardır!
Umarım devamı gelecek bu organizasyon, uluslararası bir festival olarak ülkemize ve dünyaya kazandırılsın.
Şimdi bu noktada Adana altın koza Festivali de yapılıyor, sanatçılar geliyor. İşın açıkçası Portakal Çiçeği Festivali kadar beni heyecanlandırmıyor.
Şehir dışında sadece Adliyesi meşhur olan şehrimin onlarca sanatçısı, yazarı, iş adamı varken her kulvardan tanıtım yapılması gerektiğine inanıyorum her ne kadar Adanamızın “Turuncu” olduğunu bilsem Demirspor birinci lige çıksın istiyorum!
Projeleri destekliyorum, bir ara offshore yarışları yapılıyordu, birinci basketbol ve futbol liginde takımları vardı şehrimin. Birer ikişer değerleri gibi hepsi kaydedildi… 4. Büyük sehir (di) Adanamız ama ne yazık ki listede epey aşağıdaki yerlere koşuyor.
şehrimin adının geçtiği her toplumsal projeye sanat ve sosyete olarak tüm şehrimin kenetlenerek, bir olarak katılması dileklerimle.
Hadi bakalım sen de planını programını festivale katılmak üzerine yap belki orada karşılaşırız.
Hikmet SAVATLI | The Wisdom