Limon

Hikmet Savatlı - 17 Şubat 2018

Biz ne ara kötü olduk?

Hikmet Savatlı - 17 Şubat 2018

Sevgililer Günü Kazığı

Hikmet Savatlı - 17 Şubat 2018

Herkese merhabalar,

Şubat ayı ve sevgililer gününü geride bıraktık ve yapmamız gerekenler listesinden bir maddeyi daha seneye yapmak üzere listemizden çıkardık. Oysa sevgililer günü yılda bir kez hatırlanacak, kutlanacak veya hediye alınacak bir gün değildir. Her ne kadar kapitalizm çarkları arsında doğan bu günler kadınlarımızı illa hediye bekler pozisyona getirse de aklınızda “senede bir gün” şarkısı ile “aman ne olacak” demeyin sevginizi göstermekten, doyasıya yaşamaktan çekinmeyin.

Benim şubat ayına karşı sevmediğim bir unsur “aşk” pompalamasıdır. Yürüdüğünüz yollardaki ağaçlardan önünüze konan tabaklara kadar her şey kalp biçimindedir. Oysa hepimizin kalbi biri yada bir şeyler için atıyor. Kalbini tabağa koymak deyimini çok sık kıllanıyorum instagramda lakin hakikaten de kalp biçimli sıradan kırmızı, pembe, beyaz pastalar geldiği zaman inanın kalpte bir çarpıntıdan çok midede bir bulantı oluşuyor…

            Ülkemizde insan kazıklamanın doruklarının yaşandığı günlerden birisi olan bu “müstesna” günde ne yediğiniz yemekten bir zevk alırsınız, ne de verdiğiniz para ile aldığınız hizmet doğru orantılıdır. Sıradan bir tavuk kievski ve marketlerde en ucuzun bir üstü damacana büyüklüğünde satılan bir şarap için binlerce lira para ödememelisiniz. Ödediğiniz hesap ile iki kişi baş başa bir hafta sonunu yurtdışında sakin bir şekilde geçirme imkânınız bile olacaktır. Benden tavsiye yurtdışı joker hakkınızı kullanın.

            Gayri ihtiyari mekanların hazırladıkları “özel” sevgililer günü menülerine bakıyorum ve süslü edebiyat arkasında yatan gerçeği görüyorum. Ispanak yatağında arpacık soğan ile tatlandırılmış dana madalyon ve sos. Yani diyor ki; “soğanlı ıspanaklı et yaptık” kaş yapayım derken göz çıkarıldığından habersiz şapka düşüyor kel görünüyor ve haberleri olmuyor.

            Peki, madem böyle gitmeyecek miyiz yemeğe? Tabi ki gideceğiz ama gideceğimiz yerleri ince eleyip sık dokumak lazım. Sevgililer gününde tanımadığınız on kişi ile bir masada sevgilinizle yalnız kalmaya çalışmayın. Kaç kişiyseniz ona göre bir masa tercih edin (çocuklarınız varsa onları da alın bence). Fiks menü olan, sanatçı olan yerlerden kaçının, damak zevkinizin peşinden gidin. Unutmayın bu gün sıradan bir gün; siz sevgilinize onu sevdiğinizi söylemek, çiçek almak, hediye vermek, sürpriz yapmak için Aziz Valentin’in doğum gününü beklemek zorunda değilsiniz.

Sevgililer gününde ne yapmalı ne yemeli?

            Aklınıza smokin giymiş bir adamın şömine önünde keman çaldığı, şampanya patlattığınız bir sahne geliyorsa bunu uygulayın. Bu kurgu içerisinde yediğiniz yemekler bu anınıza zenginlik katacaktır. Zevkler ve renkler tartışılmaz, mangal da yakabilirsiniz, rakı da içebilirsiniz yeter ki bunu yapmaktan keyif aldığınız kişi ile beraber olun.

            İlk sevgililer günü yemeğinin ne olduğu tam olarak bilinmiyor, yaptığım araştırmalarda Antik Yunanda ocak ve şubat ayının ortası “Gamelyon” ayı olarak kutlanıyordu, bunun yanında 15 Şubat Antik Roma’da bereket tanrısı Lupercus’un onuruna Lupercalia olarak kutlanıyordu. Bu kutlamalarda Tanrılara kurban ettikleri hayvan keçiydi.

Seviyorsanız ve bünyenize dokunmuyorsa keçi eti deneyebilirsiniz, uzun bir pişim ile olabildiğince keyifli bir yapıya kavuşuyor lakin alışık olmayan bünyelerde istenmeyen durumlar oluşabiliyor. Bu sebepten alışık olmadığınız tatlara bu gün için hiç bulaşmayın. Tabi oğlak varsa işler değişir. Türkiye’de en iyi oğlak etini nerede bulurum sorusuna gelince sanırım cevap; Kırklareli’nden Pınarhisar’a giderken Sütlüce köyündeki Ömer Usta olacaktır. Yalnızca oğlak mevsimi (Mart ve Haziran arası) açık olduğunu unutmayın.

Ben işleri basit tutmaktan yanayım. İster üç michelin yıldızlı bir restoranda adam başı $1111 verin ister elinize iki dürüm alıp göl kenarında yiyin olmadı bir çay demleyin ve keyifle için. Siz sevgiyi yaşamak isterseniz bütçe önemli değildir.

            Önümüzdeki sayı dilerseniz Lizbon’un gastronomi noktalarına bir hep beraber “GastroTravel” yapalım. Hep söylediğim gibi kulaktan dolma, batıl inançlarınızı bir tarafa bırakmalısınız. Yemeklere önyargı ile yaklaşmayıp; hiç kimseyi yediği yiyecek yüzünden eleştirmemelisiniz. Gelecek ay görüşmek dileğiyle,

Tabakta hayat var, gelin tadına birlikte bakalım…