
Herkese merhabalar,
Coğrafi keşiflerin başlangıç noktası Lizbon’a hoş geldiniz. Asırlar boyu denizcilikle geçinen bir ülke “yeni” dünyanın keşfi ve vaat ettikleri zenginliklerin peşine düşmek için yelkenlerini gün batımına doğru açtılar. Deniz onların karnını doyuruyordu ama denizin arkasındaki zenginlikler onların akıllarını başlarından alıyorlardı.
Denizlerin ardından gelen binlerce lezzeti bir tabakta eriterek kendi füzyon mutfaklarını yaratmışlardır. Bu sebeple Portekiz mutfağı zengin aromalı yemekleri ile bilinir. Morina balığı, mezgit, sardalye, Lizbon ciğeri, rosto, linguica, açorda, arroz doce, feijoada, ginjinha ve nata aklıma gelen Portekiz lezzetlerinden.
Gittiğim şehirlerde “nereye gidilir?” sorusundan çok “ne yenir?” sorusunu soran biri olarak Lizbon Avrupa’da sevdiğim şehirlerin arasına girmeyi başardığını söylemeliyim. Üç tarafı denizlerle çevirili bir ülkede insanların denize küs nasıl yaşadığını Lizbon’a giderek anlayabilirsiniz. O kadar deniz ile iç içe bir yaşam var ki! Hatta bu sevgilerinden ötürü Poseidon onlara Morina Balığını hediye etmiş diye söylesem abartmış olmam.
Morina balığı sanırım Portekiz’in sembolü olabilecek bir balık. Bacalhau dedikleri morina balığının 1001 yemeğini yapabildiklerini söylüyorlar ki bence hepsi birbirinden lezzetlidir. Deniz meyvelerinden aklınıza gelmeyen binlerce çeşidi restoranlarda bulabilirsiniz.
Sokakta gezerken hemen hemen her köşe başında göreceğiniz kömürde kestane pişiren seyyar satıcılara rastlayabilirsiniz bununla birlikte Portekiz’in geleneksel içkisi ginginja (vişne likörü) ile denemelisiniz. Sokak lezzetleri demişken Pastel de Nata, Starbucks dahil olmak üzere gittiğiniz her yerde bulabileceğiniz kremalı turtayı da olmazsa olmaz listenize muhakkak yazın. Pasteis de Belem 1837 yılından beri aynı tarif ile bu turtaları yapıyor. Kırk dakika sırada beklemeyi göze almanız gerektiğini de şimdiden belirteyim.
Caldo Verde, domuz sosisi ile yapılan lahana çorbası ile yöresel lezzetlerden devam edelim. Siyah fasulye bir çok yemeğin içinde kullanılıyor. Portekizliler bir yemeği diğeri ile denemekten hiç vazgeçmemişler bu sebeple yediğiniz bir güveç yemeğini birkaç yemeğin karması gibi düşünün. Eğer gittiğiniz zaman oğlak mevsimiyse (bahar ayları) muhakkak rostolarını denemeniz gerekir. Lizbon ciğeri, bizim Arnavut ciğerine benzetebiliriz fakat ciğer uzun ince şeritler halinde kesilerek marine edilirken pişim aşamasında salam eklenerek yemek sonlandırılır. Ekmek içinde servis edilen acorda, feijoada ve inanılmaz şaraplar…
İspanya
ile komşu olmak Portekiz’e birçok İspanyol alışkanlığı vermiş. Daha doğrusu
birbirlerine olan benzerlikleri dikkat çekiyor. Şehirlerinin kurulumu,
marketleri ve konumlandırmaları birbirlerine çok yakın ama bana sorarsanız
Lizbon Madrid ve Barselona’ya benzese de daha sade yapısı ile bana göre
Madrid’in önüne geçer. Mercado de Ribeirabu şehirlerde gördüğünüz marketlere
benzer yapısı ile dikkatimi çekti. İçeride hem taze meyve sebze bulabilir hem
de oturup aldıklarınızı pişirtebilirsiniz. Artık Avrupa’nın bütün şehirlerinde
rastladığımız bir oluşum bu. Türkiye’de yapılabilir mi? bana biraz zor geliyor…
Şehir genelinde michelinin
tavsiyesi olan 33 adet restoran var. Bu restoranların dört tanesi tek, bir
tanesi iki michelin yıldızlı. Belcanto Portekiz’in yükselen değeri Jose
Avillez’in kurucu/şef olarak işlettiği ve ülkenin iki yıldıza sahip tek
restoranı. Şarap eşleştirmesi ile tadım yapmanızı tavsiye ederim. Okyanus
gölgesi tabağına bayılacaksınız…
Sagres veya Super Bock yerel biralarını tavsiye ederim. Çoğu restoranda bulabileceğiniz gibi kendi yaptıkları biraları da denemenizi öneririm. Bu arada Portekiz’den bahsediyorsak Porto şaraplarından ve fado’dan bahsetmesek olmaz.
Porto şarapları bir başkadır. İçimi çok eğlencelidir ve kendilerine has olan fado müziğine benzer. İnişli çıkışlı, üzgün ve neşeli şaraplardır. Vinho verde yani yeşil şarap ile ızgara sardalyaları eşleştirdiğinize keyfiniz ikiye katlanacaktır.
Deniz ürünleri konusunda cennet olan Lizbon’da Türkiye’nin herhangi bir sahil kasabasında asgari ücretle yanınızda çalışacak gibi fiş kesilen küçük bir ıstakozun alası Lizbon’da ¼ fiyatına satılıyor. Atlantik okyanusunu arka bahçesi yapmış bir ülke için “denizden babaları çıksa yiyorlardır” diyebiliriz. Amerika Birleşik devletlerine ispanya ile en çok balık satan ülke konumunda olduklarını düşünürsek; denizden çıkardıkları konusunu sizin hayal gücünüze bırakıyorum.
Önümüzdeki sayı dilerseniz İzmir’in gastronomi noktalarına bir hep beraber “GastroTravel” yapalım. Hep söylediğim gibi kulaktan dolma, batıl inançlarınızı bir tarafa bırakmalısınız. Yemeklere önyargı ile yaklaşmayıp; hiç kimseyi yediği yiyecek yüzünden eleştirmemelisiniz. Gelecek ay görüşmek dileğiyle,
Tabakta hayat var, gelin tadına birlikte bakalım…