Ah Tarsus ah…

Hikmet Savatlı - 31 Mart 2015

Nisan’da Adana

Hikmet Savatlı - 31 Mart 2015

Bu bir klasik sevgililer günü yazısı değildir!

Hikmet Savatlı - 31 Mart 2015

Yalnızlık Allaha mahsustur ve bu sebepten her canlı, bir çift ile planlanarak yaratılmıştır. Her canlının kalbinin yarısı başka bir canlıda atar, bu noktada ben kalbimin diğer yarısını bulduğumdan dolayı çok mutluyum.

Saatler 13 Şubat gününün 23.59’unu gösterdiğinde birbirinden uzak olan sevgililer çoktan mesajlarını cep telefonlarına yazmış, saatin 00.00’ı vurması ile birlikte “sevgi sözcükleri” havada uçuşmaya başlayacaktır. Ertesi gün sabah haftalar öncesinden yapılan organizasyonlarda bir aksilik olmaması ümidi ile yataklarından fırlayan aşıklar, kuaföre/berbere koşacaktır. Gardırop yada ünlü markaların reyonlarından alınan kıyafetler özenle giyilecek kokular sürülecek, çiçekler, balonlar, çikolatalar ve en önemlisi hediyeler…

Hediyesiz sevgililer günü veya kanbersiz düğün gibi olur mu?

Olmaz! Açık ve net… Kriterler cepten cebe değişkenlik gösterse de, en samimi şekilde bunu senin için yaptım/aldım diyebileceğin bir şeyin olması bana göre önemlidir.

14 Şubat günü ve o güne kadar kadar havada aşk kokusu vardır. Bunu her girdiğin dükkanda görebilirsin. TV’de sevgililer gününe bilmem kaç gün kaldı diye geri sayım yapan ürün reklamları dönerken bunu görmezden gelmen mümkün değildir. Yeryüzünde aşk’a inanan her canlıya tanrı bir ömür mutluluklar nasip etsin. Karşılıklı sevgi kutsaldır ilgi ve emek ister. İki kalp bir oldu mu da tadından yenmez!

14 Şubatın önemi nedir bence biliyor musun? Senin kalbini başka birine açarak onu senin, seni onun dünyasına alarak sonsuz olduğunuzu hatırlaman için önemlidir.

Gelelim madalyonun öbür yüzüne…

Senede bir gün müdür sevgiliyi hatırlamak?

14 Şubat günün romantik aşığı ertesi gün evrim teorisindeki basamakları geri geri koşan adama/kadına nasıl dönüşür? Kalan 364 gün bir mağara insanı olarak gezerken aşk çocuklarındaki kimyevi değişimi anlamak ve açıklamak mümkün olmuyor.

Bir erkek gözü ile olaya bakmak gerekirse, kadın ve ona bakış açısının yaşadığımız şu ortamda ne hale geldiğini gördükçe kendimden korkuyorum.

“kızını dövmeyen dizini döver!” atasözü ile yetiştirilen nesiller memleketin bol oksijenini içine çekince ortaya kadın “örtüsüz kadın perdesiz eve benzer” gibi garip çıkarımlara geliniyor.

Beynindeki prangayı kadının ayağına vurmak acizlikten başka bir şey değildir. Oysaki kadınlardır erkekleri yetiştiren…

Geçen gün karısını sokak ortasında bıçaklayan adam, sevgililer gününde sevgilisine çiçek almamış mıdır? Her gün sessiz çığlıklar yükselmemiş midir, fondöten yada kıyafetler ile kapatılan morluklardan?

Aşk senede bir gün hatırlanamamalı.

Dilerim aşkına saygı duyan, sevgiyi değeri ile yaşayıp kutsallığına inan her ruh ikizini bulsun…