Nisan 2015

Al kadarını al da gidelim!

Hikmet Savatlı - 29 Nisan 2015

 Nereye mi ? Kalbinin götürdüğü yere… Şaka şaka, şuradan dolmuşa bineceğiz, oradan metroya bineriz, hava güzel olursa vapura da binebiliriz! Bi bisikletim olsa çocukluğumdaki gibi, sahilde dolansam, ya da bi parka gitsem ve cebimdeki kelimelerden kafama bir kukuleta yapsam. Hani şu üçgen şeklinde olanlardan, bir de sopa bulursam kendime kılıç yaparım. Hadi ama mızıkçılık yapma senin de burada bana katılman gerekiyor. Sana da bir kukuleta …

Continue reading

Cımbız ve Ayna

Hikmet Savatlı - 25 Nisan 2015

Ne güzel söylemiş Orhan Veli, “Bir elimde cımbız bir elimde ayna Umurumda mı ki bu dünya…” Biz de öyle olmalı mıyız acaba? Peki, vurdumduymazlığımızın sınırları nereye kadar dayanır sence? Buralardan çok çok uzaklara, karlı dağların ardına, sulak derelerin, yeşil ovaların ötesine, kimsenin gelip geçmediği, kuş uçmaz kervan geçmez bir kasabaya ya da senin oturduğun evin arka sokağına kadar gider mi? Umurunda olur mu hiç? Anamızdan …

Continue reading

Mini mini bir kuş…

Hikmet Savatlı - 19 Nisan 2015

Donmuş tu değil mi, pencereye konduğunda, aldın onu içeriye cik cik cik cik ötsün diye! Gel gelelim pır pır ederken canlandı, ellerin bak boş kaldı… Çocukluğumuzdan başlayarak elimizden almaya başlamışlar umutlarımızı. Hayat sana sağ gösterir sol vurur demenin şarkılı versiyonu ile başlamışlar. Yılmamışsın! Yılmazsın da, hayattan hep beklersin. Bir kap su koyarsın, içilir mi içilmez mi telaşı gözetmeden, sokak hayvanlarına. Kimin rızkı olur bilmeden dönersin …

Continue reading

Soru –Cevap!

Hikmet Savatlı - 15 Nisan 2015

Yıllardır süre gelen saçma ve garip soruları bir düşün.-“kim o?” sorusuna yanıt her zaman -“Benim” olurken esasen senin kim olduğun pek bir anlaşılmasa da kapı her zaman açılır. Bir yerden gelmişsin, seni görünce -“geldin mi?” diye yapıştırmazlar mı soruyu! Bunların bana göre en komiği, uçak seyahatlerinden sonra ben sağ salim indim diyecek olursun, sana dönüş bir soru ile yapılır. -“hah! İndiniz mi?” yok anasını satayım …

Continue reading

#taylanınyolu

Hikmet Savatlı - 14 Nisan 2015

Sabahın soğuk saatleriydi, güneş bulutlar arasından gözlerine vuruyordu. Önünü tam göremiyordu, ceketinin yakasını kaldırarak atkısını ağzına doğru çekti. Kafasını, güneşten kaçmak için yere doğru eğdiğinde yerde bir bilet gördü! Aslında böyle şeylerle ilgilenmezdi, ama merakla eğilerek bileti yerden aldı.   Asrın tiyatrosu, buralara yakındı üstelik bilet bu akşamki bir oyunaydı. Etrafına bakındı… Belki sahibi gelir alır diye bileti yüksekçe bir yere koydu. Saatine baktı, otobüsün …

Continue reading

Bir teneke Kına…

Hikmet Savatlı - 11 Nisan 2015

Yemek yapmak sanat işidir. Günümüz şeflerinin, elinden çıkan gurme tabaklar bana göre sanat eseri özelliğini taşır. Örnek vermek gerekirse, yaşadığın şehirde tabağı 15 TL den başlayıp artarak giden restoranlar muhakkak vardır. Onların Instagram ya da Facebook sayfalarına gir ve menülerindeki yemek resimlerine bir göz at, bütçenin el verdiğine mutlaka git. Öyle güzeller ki yemeye kıyamazsın! Günümüz dünyasında yemek sektöründen doğan ve artık ayrı bir sektör …

Continue reading

Sadık Sisli Anısına…

Hikmet Savatlı - 9 Nisan 2015

Bugün sana Dayımı anlatacağım… Ben anlatacağım, ben ağlayacağım ve sen beni dinleyeceksin! Her çocuğun bir “Dayı”sı vardır. Her daim onun gölgesi olan, başı sıkıştığı zaman arayacağı bir “alo” mesafesinde olan. Hiç sebep yokken “N’apıyon” diye aradığın, sakalının, bıyığının altından girerek olmayanı oldurtan bir “Dayı”sı! Benim de var! (dı)… Hem de en “kralı” en “güzeli”. Sadık Sisli Anısına… İlk araba sürüşüm: Yaşım beş, Ali (Dayımın en …

Continue reading

Karnaval Seyahatnamesi

Hikmet Savatlı - 8 Nisan 2015

  Adananın yolları taştan, karnaval diye çıktık baştan…   Düştük yollara, sabahın körü daha kargalar icraata girişmemişken kendimizi uçağa attık. Kuş gibi gittik ve kuş gibi geldik. Oğlum olana kadar uçakta herhangi bir bebeğin yanımda yönümde olmasına tahammül edemezdim. Zira biri ağlamaya başladı mı, bebeler korosu olarak surround bir sistem dahilinde beyin delme operasyonuna başlıyorlar. Tabi tek sıkıntılı ben değilim, başka yolculardan psikolojik baskılar gelmeye …

Continue reading

Stephen King Chef olsaydı…

Hikmet Savatlı - 6 Nisan 2015

  Makarna tarifini nasıl verirdi? Biz beş kardeştik… Hayatımızın başlangıcından beri hiç ayrılmadık. Sözde kardeş değil yürekten bağlıydık birbirimize, ayrılmamacasına; adeta yemin etmiştik ayrılmamaya. Bir gün ansızın gözlerimizi kapattılar. Kaçırdılar bizi yuvamızdan, o toprak kokan evimizden ayırdılar bizi. Evimizi özler olduk lakin ne geri dönebiliyorduk ne de bize ne olduğunu biliyorduk. Üşüyorduk, birlikte kuvvetliydik, başımıza gelenler bizi birbirimize daha bir yakınlaştırdı adeta. Hepimiz birimiz, birimiz …

Continue reading

Uçurtmanın Kalbi

Hikmet Savatlı - 3 Nisan 2015

Sabrımı taşırıyorsun dedi kadın üzerine basa basa! Gözlerindeki donuk ifadenin arkasında kopan fırtınaları yüzüne bakmadan hissedebiliyordu genç adam. Bir yukarı baktı bir aşağı. Bes belli kendi içinde cennet cehennem muhakemesi yapıyordu. Yere bakması mezarının yerinin tespitiydi adeta. Gökte tanrı ile hesaplaştıktan 30 saniye önce yerini beğenmişti. Ceketini omzuna alarak evden çıktığında kapıyı rüzgârın değil onun çarptığını biliyordu genç. Ardından gelen seslere aldırmadı. Hiçbir cam çerçeve …

Continue reading