
16.07.2016
Öyle veya böyle bir darbe yaşadık. Şehidimiz var diyerek tesbihinde sabır çeken amca, İstanbul boğaz köprüsünde “kubilay” gibi bir Mehmetçiğin başını gövdesinden ayırmak sureti ile şehit etti deniyor… (bu haberin yalan haber olduğu, ortaya çıktı. Böyle bir provakasyon yaratmak neyin kafasıdır bunu hiçbir zaman anlayamayacağım)
Ölen kardeş öldüren kardeş…
Camilerin sadece ibadethane olmadığını da dün gördük. Oysa “camiler kışla, minareler süngü”ydü değil mi?
Darbe hiç bir zaman bir çözüm olamaz ve olmamıştır, her ne kadar bu darbeden pis kokular gelse, cevapsız sorular olsa dahi çözüm sandıkta aranmalıdır.
Asker itibarsızlaştırılmıştır.
TV’den canlı yayında darbe de izledik, ama ne kadar darbe aldığımız konusunu yaşayarak göreceğiz.
Şimdi sanırım bu “yeni” Türkiye’nin resmi başlangıç zamanı…
Ben Atatürk’ten ve onun yolundan ayrılmam darbeli, kazalı, sahibinden az kullanılmış, doktordan, bayandan, hacıdan, askerden kimden olursa olsun Atatürk’ün ilke ve inkılaplarıyla yaşamak isterim!
Bir gün benim dediklerim bilim ile çakışırsa beni değil bilimi tercih edin diyen öğretisini alır, ülkemin darbelerini zımparalatır, kazalı yerlerini yaptırır mis gibi kullanırım…
17.07.2016
Biraz da eğri oturup doğru konuşalım. Dün Konak meydanında toplanan bir grup vardı. Sözde “Demokrasi bayramını” kutladılar.
Soru:
Neden bir AKP mitingine dönüştü?
-Hani bu vatan hepimizindi?
Neden RTE şarkıları/dombra çalındı?
-Bir başkadır benim memleketim daha iyi olmaz mıydı?
Cumhuriyet mitinglerini darbe girişimi sayanlar ülke başkentinin en büyük meydanında zikir çeken sarıklı cübbeli vatandaşları görmezden mi gelecekler?
Dün sn. Başbakan meclis bahçesinde konuşma yaparken “demokrasi bayramı” söylemi yaparken kalabalık “idam isteriz” diye bağırırken, onları sakinleştirmek yerine “mesajınızı aldım siz hiç merak etmeyin” diyebilmektedir.
Şu an sn. Cumhurbaşkanı şuan fatih camisinde konuşuyor, demokrasiyi anlatıyor cemaate ve kalabalık bağırıyor “idam isteriz!”
Darbeci değilim, darbe meraklısı hiç olmadım bu güne kadar bu ülkede yaşanan darbelerden darbe almış bir vatandaş olarak, gerekli eğitim ve kültür seviyesine sahip insanların verdikleri oylar ile bu toplumun bir yerlere gelmesi arzusunda; Atatürk’ün ilke ve inkılaplarına inanan birisiyim.
Askerlik yaptım, Türk askerinin dünya üstünde yazdığı destan ve kahramanlıkları herkes tarafından bilinir, 50×30 bayrak ve kısa kollu gömleği ile bir tankı durdurabileceğine inanmak biraz ahmakçadır. Unutulmaması gereken 80 darbesinde kan gövdeyi götürürken asker kışladan çıkıp toplumu pürü pak yapmış lakin ülkeyi, zaman makinasına koyup seneler öncesine götürmüştür.
O günkü ana kuzuları ile bugünkü ana kuzuları arasında hiç bir fark yoktur! Askerlik meslek değildir, her Türk genci askerlik yapar ve bilir ki asker barışın güvercini savaşın kartalıdır! Demek istediğim köprüde kemer ile dövdüğün adam istese seni köprü asfaltına motif yapardı, ama yapmaz! Neden mi o çocuk Yüksekova’da, Dağlarca’da senin gitmeye korktuğun yerlerde, uyuduğun saatlerde vatanı bekliyordu, yine bekleyecek…
Durumu şöyle özetleyeyim;
“İslam Cumhuriyeti”, “ileri demokrasi”, “şeriat” veya özlemi duyulan devleti âli… İstediğin bunlarsa bu ülke sahipsiz değil hayatım! Türkiye Cumhuriyeti farklı milletlerin karması olan laik ve modern bir cumhuriyettir inanmayan varsa? Bizim de 50×30 bayrağımız var 😉
18.07.2016
Durum çok ciddi…
Hayır bu bir copy paste yazı değildir.
Ülkede bir şeyler oluyor, darbe/kalkışma ve ya mevcut düzeni değiştirecek her türlü şiddet içeren unsurun karşısındayım.
Bu topraklar üzerinde yaşayan ve Atatürk’ün “Ne mutlu Türküm diyene!” Sözü ile özetlediği, herkes memnuniyetsizliğini sandıkta göstermelidir!
Darbelerden darbelenen bir toplumuz. Dost meclislerinde, arkadaşlar arasında, kurtardığımız; Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Ermeni, Arap, Rum… etnik ve dini kimliğine bakılmaksızın dedelerimizin kurduğu Ata’mızın biz gençlere armağan ve emanet ettiği bu ülke hepimizindir.
Gaflet ve dalalet içerisinde kalanlara karşı yıllar evvel Ata’mızın yazdığı nutukta cereyan eden olaylar vuku bulduğunda “Allah’ına sığınan” da “istavroz çıkaran” da “Davut yıldızını öpen” de hep beraber koşacağız.
Mermiler ıslanmasın diye torununun sırtından örtüsünü alıp mermileri üstüne örten neneyi, Seyit onbaşıyı unutmamalıyız.
Büyük taarruz sabahı kılınan namazın ardından cehennemi düşmanın üzerine yağdıran şanlı ordumuzun neferleri; bu ülkenin halen göz bebeğidir, sınırında bekçidir, evladımızdır, kardeşimizdir. Kalkışma günü şehit olan Polis de, vatandaş da bizim neferimizdir…
Askerimizin başı kesilmemiş lakin yaşanan şiddet ve “insan” olduğunu unutan kimselerce yapılan eylemler haksızdır. Eğer bu güzel ülkede hukukun varlığına inanıyorsan. Toplum psikolojisi ile hareket edip linç girişiminde bulunamaz, suçluların cezasını bireysel olarak veremezsin. Bu bağlamda bireysel silahlanmaya; meydanlarda atılan “idam sloganlarına: karşıyım. Geçmişte Abdullah Öcalan için meydanlarda idam ipi atan Sn. Bahçeli’ye de karşıydım, meydanlarda idam isteyen “mesajınızı aldım gereken yapılacak” diyen Sn. Yıldırım’a da karşıyım.
Sağduyu ile hareket ederek yaşadığı toplumu muasır medeniyet seviyesine çıkarmak için çalışan bir vatandaş olarak görev ve sorumluluklarımın bilincindeyim.
Demokrasi nöbeti adı altında İzmir’deki Saat kulesinin musluk, kapı, burç ve sıkı durun kulenin saatini (cep saati, kol saati değil) çalan insanların ne nöbeti tuttuğunu ayrıca merak ediyorum.
“Tanrımıza hamdolsun, milletimiz var olsun”
Normal hayatlarımıza darbe uzmanı ve komplo teorisyeni olarak döndük.
Hakkımızda hayırlısı olsun.
Hikmet SAVATLI | The Wisdom