*Sosyal-i Medya-ı Osmani

Hikmet Savatlı - 10 Haziran 2015

Yaz Okulu

Hikmet Savatlı - 10 Haziran 2015

Ruh ve Beden

Hikmet Savatlı - 10 Haziran 2015

Tarifsiz duygular vardır, bildiğin yaşadığın, yeri gelip gözünden yaş olarak akan, ama bi esnada yaşlı gözlerle seni uzak ufuklara baktırıp tebessüm ettiren…

Yaşlı bir bilge olabilmek ya da genç yaşta yaşlı bir bilge olabilmek. Ruhunun yıpranma kat sayısı ile paralel bir durumdur. Bedensel yaş alman yıllık bir olaydır, akrep ve yelkovanın kovalamacasının yıl sonunda bedenin bir yaş almış olur. Tarifsiz duygularla hislendiğinde ise ruhun salisenin her vuruşunda bir yaş almış olur.

Uzamıyordur belki bedeninde sakal lakin ruhundaki kamburda birikir dertlerin. Ve o kamburdur seni namert önünde eğilmeye zorlayan. Gençken anlamaz yüreğin, yakarsın gemileri, nedir diye sorarsın kendine, atarsın onlarca yükü heybene. Evet, bedensel örnekler veriyorum sana ama anla işte bedeni yorulan ruhun dinlencesi sadece ölümdür.

İstediğin kadar müzik dinle, başka bir iş ile uğraş. Sırtında kambur olmuş o dert senin ruhunla beslenir. Atacak gibi olursun, hop bir kement daha atar sana. Binmiştir sırtına sen onun olmuşundur, acımasız eleştiri kırbacını şevkle vurur sana, bundan sonsuz zevk alır. Kanlı ruhun salya sümük olmuştur ama gözlerinden bir damla yaş gelmez!

Sor kendine nerede senin o parlak zırhın, hani şövalyeydin sen? Nerede gücünü ruhundan alan o her türlü derde savaş açan hoyrat ruhun? Suyun kaldırma kuvvetiydin hani, sen? Ne önünde kimse durabilirdi ne de dizginlenebilirdin! Neden barajlarda kaldın? Bir bardağın içinde öyle kala kaldın da buharlaşmaya mı başladın?

Yağmur olup dertlerin üzerine yağarsın elbet! Peki ya o toprağa düşen dertlerin filiz verirse?

Dizlerinin üstünde durma, yerler çamur, çirkef! Parlayan ruhunu kıskananlara inat sen daha da bir parla. Sırtındaki kamburuna inat göğsünü gere gere gez! Eğme kafanı, kaçırma gözlerini kimseden! Allah’ın selamı ile açtığın gönül kaplarını her daim açık tut! Yılmadan savaşmaya devam et bu senin kavgan değil!

Her ne kadar savaşçı ruhunda olsa, o şövalyelik zırhın yok mu Ah, ah…

Karanlık diyarlara savrulsan da başkasının ışığına muhtaç olma, senin kendi ışığın sana da yeter arkandan gelenlere de. Farz edelim körler ülkesinde yaşıyorsun, bil ki orada tek gözlü adam kral olacaktır. Kimse gönül gözünden bahsetmez sana. Kalben görmek lazım, kalpten hissederek konuşmak lazım! Kalp kırıp karanlıkta kalmalardan dertliysen eğer, Kayahan’dan “hep karanlık” diye bir şarkı varsa dilinde, tarifsiz duygular kervanına hoş geldin.

Bedenini güzelce çıkarıp katlayarak yatağının üzerine koy!

Geçicidir beden, et ve kemiktir. Giy bakalım papatyalarla bezeli o ruhunu. Mis gibi kokusunu içine çek. Ruhtur bu nefes vermeye ihtiyacın yok, o kokunun güzelliği yürüdüğün yolları süslesin. Önüne gönül gözünle bak! Bak ki benim gördüklerimi görebilesin! Sana yapışan çamurları temizlemene de yardım ederim. Ellerim mi kirlenir? Bırak kirlensin…

Ben o çamurun içinde de saf ve temiz olurum…

Hikmet SAVATLI | The Wisdom