Ocak 2016

Üzülüyorum o halde insanım.

Hikmet Savatlı - 27 Ocak 2016

Geçenlerde sevgilim ve oğlum ile birlikte Nice’te antika pazarını geziyoruz. Akıl almayacak yaşanmışlıklar satılığa çıkartılmış. Belki kullanılmadığı için belki de ihtiyaç için insanlar biriktirdikleri anılarını satıyorlar. Bir evde içinde yaşanmışlık olan her türlü eşyayı burada bulmak mümkün. Tilki kürkünden çatal bıçak takımına, çerçeveden gramofona. Magazasinda onbin Euro olan çanta bile dört bin euroya burada. Ben biraz fotoğraf çekerim; sevgilim ev için değişik bir şeyler bulursa …

Continue reading

Bir varmış bir yokmuş…

Hikmet Savatlı - 21 Ocak 2016

Bir var oluş bir yok oluş, işte hayatın özü budur. Abrakadabra gibi bir yok etme ya da var etme sözcüğü yoktur hayatın. Çocukluktan alıştırıldık bir varmış bir yokmuş ile uyutulmaya. Hep gökten düşecek üç elmayı bekledik, kim bilir kimler muratlarına erecek ve biz onların kerevetine çıkacaktık. Bir nevi masalda bahsi geçen sihirli olayların neticesinde mutluluğu yakalayan kişilerin mutluluğu ile gerdeğe girme hevesimizdir. Başkasının mutluluğu ile …

Continue reading

Yine geldi o gün…

Hikmet Savatlı - 16 Ocak 2016

  Parçalı bulutlu bir ocağın 16. günüydü, senesi mühim değil! Son konuşmamızı sabahın sekizinde yaptık ve sen ilk kez bana “acele etme” diyordun. Her zaman ki sıradan koşuşturmalarımıza anlamsız telaş ekleyerek peşinden koştuğumuz sen! Allahallah, gidicisin galiba hayırdır ? dediğimde kahve içiyorum, birazdan biter görüşmelerimiz var hadi sallama dediğinde ben zaten evden çıkıyordum. Beş dakika geçmemişti ki telefon geldi… Ambulans gelmiş, ben gelememiştim. Hastanenin yoğun …

Continue reading

Mihrimah

Hikmet Savatlı - 15 Ocak 2016

Bir gün daha bitiyor ya da başlıyor, Çiçek açan ya da donan dallarımda, Bir yanım gece bir yanım gündüz, Bu sebeple; Biraz iyi geceler biraz da günaydın… Cahilliğin karanlığı ya da bilimin aydınlığı, Öğrenir ya da unuturum beyin damarlarımda, Bir yanım zifiri bir yanım aydın, Bu sebeple; Biraz iyi geceler biraz da günaydın… ‪#‎siirsokakta‬ değil ki ruhum kaçmış bu gece sokağa. Hava almak için açtığım …

Continue reading

Sultan Ahmet’in başı duman…

Hikmet Savatlı - 12 Ocak 2016

Ey İslam dünyasının 93. Halifesi, Sultan Ahmet… Kardeş katlini yasakladın, “Yeter kardeş katli vacip değildir! Dedin. Memleketimin kalbinde bombalar patlıyor; Uludere (34), Reyhanlı (54), Suruç (33), Ankara (86). İnsanlar ölüyor Soma (301)… #istanbulicinduaet #prayforistanbul Hastagler güzel mi? Bence Populist… Profiline Fransız bayrağı koyanlar şimdi Türk bayrağı niye koymuyor? Öncelikle bizim kültürümüz “Vatan sağolsun”lar üstüne kurulmuştur. Afyon’da askeriye cephaneliği havaya uçarken bile resmi kayıtlarda eğitim zahiyatı …

Continue reading

35 yaşında ihtiyar bir çocuk ruhum

Hikmet Savatlı - 11 Ocak 2016

Sokakta yürüyorum, ellerim ceplerimde. Hava sıkıntılı, yağmur yağdı yağacak. İleride gürleyen bulutlar görüyorum. Görsen bulutlar benden yüklü. Birden bir şimşek patlayıveriyor, aralardan görünen güneş görünmez olurken bulutların rengi kurşuni gümüşten siyaha doğru dönüyor. Yağmur yağdı yağacak; rüzgar, o tarafa gitmemi istemezmişcesine yerden aldığı kurumuş yaprakları üzerime savurup yürümemi engelliyor! Aldırmıyorum… Aklımda tek bir şey var yağmurun altında sessizce yürümek. Saçlarımın arasına giren ilk damladan, kafatasıma …

Continue reading

Je suis Charlie

Hikmet Savatlı - 11 Ocak 2016

“Je suis Charlie” Ben Charlie’yim… Ben Uğur’um (Mumcu)… Ben Ahmet’im (Taner Kışlalı)… Ben Çetin’im (Emeç)… Ben Onat’ım (Kutlar)… Ben Bahriye’yim (Üçok)… Ben Gaffar’ım (Okkan)… Ben Hrant’ım (Dink)… Ben Haluk’um (Görgün)… Insan hayatı ve ona verilen değer sosyal medyadan takip edin. Diğer bir yandan da kendinize sorun Ahmet Taner Kışlalı neden öldürülmüştü ? Terör saldırıları ve ölü sayıları çok acıdır elbet. Savaşlar gibi… Burada sorun kendinize …

Continue reading

Savaş ve Adana

Hikmet Savatlı - 5 Ocak 2016

O güne kadar savaş nedir bilmez on yaşındaki halim. Savaşlara dair bildiğimiz ve bize öğretilen tek şey “Onlar yenilince biz de yenilmiş sayıldık” klişesiydi! İki dünya savaşı yaşamış, yıkılanlar yıkılmadan önceki hallerine dönerken tek dönemeyen nedense hep biz olmuşuz. Açgözlülük ve kişisel güç hırsından muzdarip ayaklar; iki yüklü nöron elektriğini atacak diye kilometrelerce yürümüş, harap olmuş, telef olmuş… Türkiye bir savaşa gitmiş, ötekine girmemiş. Girmemiş …

Continue reading