Hikayeler

Uçurtmanın Kalbi

Hikmet Savatlı - 3 Nisan 2015

Sabrımı taşırıyorsun dedi kadın üzerine basa basa! Gözlerindeki donuk ifadenin arkasında kopan fırtınaları yüzüne bakmadan hissedebiliyordu genç adam. Bir yukarı baktı bir aşağı. Bes belli kendi içinde cennet cehennem muhakemesi yapıyordu. Yere bakması mezarının yerinin tespitiydi adeta. Gökte tanrı ile hesaplaştıktan 30 saniye önce yerini beğenmişti. Ceketini omzuna alarak evden çıktığında kapıyı rüzgârın değil onun çarptığını biliyordu genç. Ardından gelen seslere aldırmadı. Hiçbir cam çerçeve …

Continue reading

Yüzme

Hikmet Savatlı - 3 Nisan 2015

Bazen bir of çekiyorum. Karşıki dağlar sallanıyor, derdim bana koşar adım geri geliyor! Evrenin derinliklerine sesleniyorum -“kimse var mııııııııı?” derinlerden bir cevap geliyor (burada yokuz s**tir giiiit) -“kimse var mıııııı?” ve anlıyorum ki bu koskoca evrende bir ben ve yanımda dostum yalnızlığım var. Sallıyorum külliyesini, Rabbini, Muhammedini, kitabını, gelmişini geçmişini ve karşıki dağlar bana geri geliyor. Baktığım bu gökyüzü ve dahi beni sarıp içine alan …

Continue reading

İlk ve son adım…

Hikmet Savatlı - 3 Nisan 2015

-ilk adımlarını şurada atmıştı, uzun uzun baka kaldığı yatak odasının ucundaki sehpahayı göstererek ellerini bıraktı ve bana doğru geldi. Yolun yarısında sendeleyerek düşer gibi oldu, kollarını havaya kaldırarak: -nne dedi ve sustu kadın. Gözlerinden ince bir damla yaş döküldü. Suratını yırtarcasına hızlıca yanağından boynuna süzüldü. Bir elinde tuttuğu minik tsirtü sıkıca, bırakmak istemezcesine tutuyordu. Dizinin üzerinde avucu yukarı bakan elini yüzüne götürerek yanağındaki yaşı yüzüne …

Continue reading

El Dorado

Hikmet Savatlı - 13 Şubat 2015

Utancını gururla masaya koydu kız! -“hayır! Gidemezsin bir yere!” diyerek. Devam etti -“Sen! Tanıştığımız günden beri saçma hayallerin peşindesin, olmayan bir yere gitmek, görmediğin bir yerde mutluluk peşindesin! Benim vaktimi boşa harcıyorsun! Senin yüzünden adım Isabelle kaldı!” Deniz kenarında bir çay bahçesinin gözlerden en uzaktaki masasında denize en yakın yerde iki kişilik masada karşı karşıya oturuyorlardı. Esteban, Isabelle’in suratına bile bakmıyordu. Gözleri uzak ufuklarda gün …

Continue reading

Bora ve Barış

Hikmet Savatlı - 8 Ağustos 2014

Ceplerini yokladı genç adam belli ki istediği çiçeği alacak parası çıkmayacaktı. -“teşekkürler kalsın” dedi boğazı düğümlenerek. İsyan etti kaderine, gözü karşı kaldırımda bir apartmanın önünde ekili papatyalara takıldı! Lanet olsun diyerek kendini yola atması ile birlikte acı bir fren ve korna sesi duydu! -“gebereceksin ulan! Kör müsün?” diyordu dolmuş şoförü yolcuların korku dolu suratları, Kadıköy moda dolmuşunda değil lunaparktaki roller costerda olduklarının habercisiydi. Kalbi hızla …

Continue reading

Saki

Hikmet Savatlı - 5 Haziran 2014

Sabah radyoda çalan bir şarkı ardından yazdıklarım… Sabah 5.00 hava daha aydınlanmamış. Gece evsizlerin ve akşamcıların battaniyesi gibi sokakları örterken aynı kâbus ile uyandım… Yine seni gördüm rüyamda. -“baba!” diyerek feryat ederken, ben sana uzanmak için kendimi yataktan attığımda uyandım. Daha yatalı iki saat olmamıştı ama gün benim için yine erken başladı. Uyandığımda ne feryat vardı ne figan. Çığlıklar bıçak gibi kesilmişti. Benim için mezardan …

Continue reading

Salıncak

Hikmet Savatlı - 5 Haziran 2014

Zamanı tutamadığım bir sonbahar. Kurumuş yapraklar bana her daim ölümü hatırlatırken üzerlerine bastığımda çıkan ses bana her keresinde yaşamayı hatırlatır. O gün yine bir sonbahar evin yakınındaki parkta kendimle olabilmek için ıssız bir köşede bir bank buldum. Yaprakların ağaçtan dans ederek yere düşmesini, çocukların salıncakta sallanmasını, kaydıraktan kaymasını izlemek beni çocukluğuma götürürdü. Bende onlar gibi koşar oynar, ama salıncaktan hep korkardım. Yıllar sonra çocukluğuna dönmek! …

Continue reading

Çanakkale ve Vatan

Hikmet Savatlı - 18 Mart 2014

18 mart 1915… Celp geldiğinde bir heyecan sardı ağaları. Eşyalarını atları ile birlikte hazırlatıp, Bismillah diyerek çıktılar köylerinden. Güneş parıl parıl parlıyordu Çukurova’nın verimli topraklarına. Hayat doluydular, her Osmanlı delikanlısı gibi vatan aşkı ile tutuşuyor, hasta adamı ayağa kaldırmak için son sürat cepheye koşuyorlardı. Altı kardeş atlarını son sürat atlarını kırbaçlayarak trene oradan da dağıtım yerlerine gideceklerdi… Çanakkale yazıyordu Tevfik Ağa’nın kâğıdında… Asker değildi, ailesinde …

Continue reading

Zeus ne içerdi be…

Hikmet Savatlı - 3 Nisan 2013

  Kaçınız şu cümle ile bir anısına başladı? “O gün yine çok içmiştik…”. Ziyadesi ile mevcut olan anılar bende gani! Ne faydasını gördün derseniz anlatacak hikâyelerim, çıkardığım dersler oldu. Zaman zaman başkasının gözüyle bakarım kendime dışarıdan nasıl görünüyorum diye. Belki de bilinçaltındaki “el alem ne der” psikozu! Gençlik günlerinde oturduğum rakı sofraları gelir aklıma. İlk zamanlar kendini ispattır! Küfe ile içsem bana bir şey olmaz …

Continue reading

Smyrna ve Kuş

Hikmet Savatlı - 17 Eylül 2012

Güne neşe ile başlamanın çeşitli yolları vardır. Ben uyandığım anda bahçeye çıkarak çekebildiğim kadar havayı ciğerlerime çekmeyi seviyorum. Daha sonra bahçeyi şöyle bir kolaçan ettikten sonra direk kendimi duşa atıyorum. Çok seviyorum ben evimi, bahçemi hayatımı. İsterseniz bana Polyanna diyebilirsiniz, öyle olmasam dahi hayata olumlu taraflarından bakmayı her zaman sevmişimdir… Büyük sayılmasa da çok küçük olmayan bir bahçemiz var en azından çocuklar hafta sonları burada …

Continue reading