Özel Günler

Hikmet Savatlı - 10 Ağustos 2015

Med Cezir

Hikmet Savatlı - 10 Ağustos 2015

Mavi ya da Kırmızı hap

Hikmet Savatlı - 10 Ağustos 2015

Her daim bir çıkar uğruna kürek çeken insanlar ile aynı kayıkta olmak ne kadar fena! Düşünsene kader birliği, gerçek arkadaşlık ve senin kendine göre “değer” sandığın hiç bir vasıf onlarda yer almazken; bir de onlar ile birlikte olmak yaratıcının senin için tasarladığı en büyük sınavdır!

Belkide bu böyledir… Aslında bir sınav yoktur ve insanlar yaşadıkları hasetlik dünyalarında yüzüne gülerken akşam evlerinde duvarları içindeki tuğla görünene kadar tırmalıyorlardır. Belli mi olur çiğ süt’ün bedenden beyne gönderdiği duygular bunlar.

Düşün yahu, sana aynı kayıktayız diyorum! Bir adaya geldiklerinde emeklerin için teşekkür ederiz diyip seni orada kendi halinde bırakarak kendi emelleri doğrultusunda küçük beyinlerinin ufkundaki hayaller ülkesine gitmek için başka bir adadan başka birini alacaklar!

Emek nedir?
Yaptığın iştir, ki bu iş senin yansımandır; kısaca sensindir. Giydiğin pantolon, gömlek ya da sakal değildir o işi yapan. Yaratıcı çarkı çevirir ve sının dışında olan etkenler birer birer devreye girer. O zamana kadar iyilik yapıp denize atan sen, karma, pozitif düşünce yardımseverlik gibi duygular ile kişi kendinden bilir işi diye düşünerek aslında zavallı olan insanlara alışık olmadıkları bir dünyanın kapılarını açmışsındır!

Vizyon sahibi olmanı bile çekemediklerinden bir haber, elinden geldiğince, 32 dişinle birden gülümsemişsin ve bunu kalbinden yapmışsındır. Oysa nereden bileceksin ki karşındakinin de işi kendinden bildiğini!

Takım olmak, takım oyuncusu olmak, o grupta lider olmak ve takımını zirveye götürmek. Kullanılan kelimelere duygu yada eylem yüklemedikçe ağzından çıktığı kadar anlamlıdır. İşleri gönül gözü ile görebilmek ve can kulağı ile dinlemek gerekirken, kendini bir “şey” sananların ellerinde sallandırdıkları ipin ucundaki kulkla olmak demek o insanların koltuğunun altına paspas olmak demektir!

Aç ruhlarını beslemek için önce seni gözleri ile yerler! Arkandan dönen lafları duyarsın fakat yüzüne karşı tek bir söz bile söyleyemeyeceklerinden sahne vakti gelmiş Bülent Ersoy gibi gülücükler dağıtarak konuşurlar seninle. Bu haleti ruhiye içerisinde hastalıklı beyinlerindeki kargaşayı sen tahmin et!

Bir yanım acıyor bu insanlara,
-“yazık be yavrum size” diye başlayan cümlelerle o beyin sandıkları sivilcelerine uyuz tohumları serpmek istiyorum.

Bulundukları konumları babalarının çiftliği gibi kullananlar, erk sarhoşu bir şekilde ortalarda dolanırken sen at oynatacak kudrettesindir, lakin lanet olsun içindeki insanlık tohumlarına! Bugüne kadar kendime nasıl davranılmasını istedysem insanlara öyle davrandım. Kaldı ki bunların bazıları için kafamı döndürüp oldukları yöne bakmam bile!

Ah işte o sana karga beslettiren insan sevgisi yok mu! Yapamıyorsun… Böcek gibi ezmen gerekirken, aslan olup kedilere boğuluyorsun…

Olma!

Feleğin çevirdiği çemberin içinden geç! Gözlerini aç ve beni can kulağı ile dinle;
Böyle insanlar ile aynı ortamdan nefes bile alma. Bırak onlar kendi kirli dünyalarında, kendi koydukları kuralları çiğneyerek bulundukları koltuklarda yükselsinler! Onların bulunduğu kazan kaynıyor ve birbirlerini sürekli aşağıya çekiyorlar! Pis ellerini paçalarımda hissediyorum dediğin anda kendini o kazanın dışına at!

Dışarıda senin bulman gereken benim gibi insanlar! Yüreğini ortaya koyabilen, elinden geleni ardına koymayan, gerekirse senin önünde kendini siper eden insanlar! Böyle insanlara ihtiyacımız var…

Şimdi sen hangisini almak istiyorsun?

Hikmet SAVATLI | The Wisdom