
Alaçatı Club 29 için yorum yapmak biraz zor. Ulus 29 konseptini Port Alaçatı’ya taşımak değişik olmuş. Yemek için ortam biraz karanlıktı öyle ki masaya konan ışıktan birkaç tane daha isteyerek zar zor görebildiğimiz menüden en sonunda cep telefonlarımızın feneriyle seçimlerimizi yaptık.
İstanbula’a kıyasla menü daha soft ve değişikti. Ege otları işin içine girmiş, ve menüyü zenginleştirmişti. Et yemekleri hemen hemen aynı gibiydi. Ben nedense Cafe de Paris yemek istedim. Hemen hemen her kalbur üstü mekanda bulunacak bu yemek için yerinden başka bir yerde daha yenmeyeceğini bir kez daha anladım.
Başlangıç istemeden yemeğe geçtik zira yemek için geç denebilecek bir saatte gelmiştik. Güzel bir Urla Vourla söyledik. Evimin gurmesi, Çeşme Midyesi söylerken masada ki diğer arkadaşlar Karamelize Kıtır Hvuçlu Kuzu Kol söylediler. Ben tadına bakmadım ama yemeklerinden memnun gibiydiler.
Yemek öncesi gelen keçi peyniri ve zeytinyağı, diş kovuklarına hitap ederken ekmek tazeydi. Servis elemanlarının sürekli etrafta olduğunu ve kafa kaldırma ile göz göze gelinmesi bence artı puan.
Yemek için konuşmak gerekirse, Cafe de Paris sosu yerindeki gibi değildi, tadı istediğim gibi değildi. Et son derece yumuşak ve yemesi güzeldi gel gelelim evde iyi bir bonfileyi ben de öyle pişirebilirim. Gönül büyücek bir porsiyon et istiyor. Patates kızartması ise sıradandı.
Cafe de Paris’in bir ritüeli vardır, önden gelen salata, ve o ritüelin tamamlayıcısı inanılmaz sunumu olmayınca hiç tadı olmuyor.
Sevgilimin midyesi güzel görüntüsüne rağmen, sıradan olmanın ötesine gidememişti. Midyenin sosu, beyaz şarap ile pişirilseydi daha güzel olurdu ama yine de kıvam ve tadı yerindeydi.
Tatlı olarak sevgilim, limon mojito’lu ve çilekli sorbe söyledi, kendi kelimeleri ile “dondurmadan hallice” olarak beğenmediğini söyledi. Ben ise profiterol söyledim. Her daim favorimdir lakin çatalı batırmam ile beraber ulus 29 da yediğim profiterol aklıma geldi. aynı şekilde nasıl oluyorsa profiterolün hamırı çok korumuştu. İçindeki dondurma ve sos işi kurtarıyordu ama beni mutlu etmiyordu. Arkadaşlarımızın tramisusu görüntü yerinde ama tat olarak zayıftan öteye gidemiyordu.
Saatler ilerledikçe müziğin sesi yükselmeye başladı. Ambiyans ve müzik bana göre çok iyiydi bu sebeple burası sadece kulüp olarak çalışmalı, yemek için masalara biraz daha ışık ile sunumların daha bir zenginleştirilmesi lazım.
Yemeğin sonunda şarap tanrısı Dyonysos’a bize bu şarabı verdiği için şükür ederken mutlu yada mutsuz olduğumu anlayamadan mekanı terk ediyoruz…
#Biricik #Sevgilim Ayşın AKYARLI SAVATLI’nın beni götürdüğü lezzet duraklarından yazmaya devam edeceğim.
Hikmet SAVATLI | The Wisdom |Gourmet de débutant