Kaos

Hikmet Savatlı - 27 Temmuz 2015

Acemi Gurme

Hikmet Savatlı - 27 Temmuz 2015

Alancha Alaçatı

Hikmet Savatlı - 27 Temmuz 2015

Alanca Alaçatı için büyük bir proje demek gerekiyor. Bana göre Türkiye’de hiç alışık olunmayan bir sistem ve kurguda, açıldığı sene ilk gidişimizde kendimizi yurtdışında hissetmiş dudaklarımızdaki o tebessüm bizi bayağı bir götürmüştü.

Evimizin gurmesi, Sevgilim Ayşın’ın bizi alıştırdığı Alancha geçtiğimiz sezon her başarılı işletme gibi İstanbul’un yolunu tuttu. İstanbul’a yakışır ve standartına yakın işletmeli yukarı çeker diye düşündüğüm Alancha’nın gidişine sevinmiştim. Fakat beklediğim gibi olmadı. Son gidişimizde standartı taşımak şöyle dursun, standart’a gelme durumları başlamış.

Geçen seneki görsel şov yerini sadeliğe bırakarak, yapılan ismin üzerine yatmak istenmiş gibi hissettim. Eskiden tek menüde hem göze hem mideye hitap eden yemekler gitmiş. Diğer restoranlar gibi önüne konan bir menüden şarap ve yemek seçimlerini yaptığın. Tatsal bakımdan çığır açmayacak bir yere dönüşmüş. Bu paralellikte fiyatlar geçen seneye göre daha bir “makul” denecek düzeye gelmişse de böyle bir yere gelince fiyat konusu değil o “imzayı” görmeye geliyorsundur.

Geçtiğimiz senelerde tadım menüsü gelirken bu sene; dört ayrı kategoride, Antre, ara sıcak, ana yemek ve tatlı gibi, dört farklı yemek seçmen isteniyor. Servis elemanların giydiği, hint tarzı keten gömlekleri onların rahatlıklarının bir kanıtı gibi duruyor. Servis kötü müydü? Hayır değildi, ama bir takım aksaklıklar da yok değildi. Buna koordinasyon hatası demek daha doğru gibi. Sonuçta yemeğini bitirmeden, başında tabak ile bekleyen bir şef herkes için stres dolu bir an yaşamasına sebeptir. Tabaktaki yemeğin keyfi hızlı yenince çıkmıyor…

Gönül istiyor ki tabaklar masaya aynı anda konsun ve kalksın. Chaine Des Rotisseur’un Alancha yemeğine gidemediğimize şimdi daha çok üzülüyorum. Farklı sıklette iki boksörün maçı gibi olacağından, onunla bunu kıyaslamak hatalı ve yanlış olur.

Moralimizi yüksek tutuyoruz, seçimlerimizi yaptıktan sonra başlangıçlarımız geliyor. Başlangıç olarak gelen Nar Ekşili Zeytinyağı, ekşi maya ekmeği, tarator soslu bebek marul kalbi, humuslu acur, füme et, minik bazlama ile yemeğe başladık.

Gelelim 4 Course Menü’den seçtiklerimiz yemeklere,

İçerisinde; Turp, Soğan turşusu, Susam, Keten tohumu ve İç Pilav olan Etli Açık Sarma ile başladım. Yemek olarak konuşmak gerekirse; tatların birbirleri ile olan uyumu son derece başarılıydı. İçerisindeki asidite oranı güzel bir şekilde ayarlanmış olduğundan ağız dolusu bir çatalda her şey yerli yerine oturuyordu. Bu sebeple asma altındaki çiğ et hiç sırıtmadı.

Sevgilim içerisinde Sakız Kabak, Kişniş, Hal Hali ve kırmızı soğan olan Levrek istedi. Her nedense önüne “seviche” tabağı diye konan tabaktan hiç mutlu değildi. Görsellik olarak minimalist bir tablo özeninde hazırlanmış tabağın içinde insan tat bulmak isteyip de bulamayınca fenalaşması bence normal.

İkinci seçimim, içerisinde Nohut, Taze Soğan, Portakal ve Dereotu olan ahtapot ile devam ettim. İki ahtapot kolu olan tabağımda ilk kol inanılmaz yumuşaktı, portakal tozu, nohut püresi ve taze soğan ile birlikte tadı harika oluyordu. Tabi gönül isterdi ki ikinci kolda aynı yumuşaklıkta olsun! Ama o kol biraz sertti, o sırada aklımda Casino Filminde Robert De Niro’nun Yaban mersinli Muffin sahnesi aklıma geldi…

Aslında ahtapot Sevgilim’in seçimiydi, başında hadi seçimini yap artık dercesine bekleyen bir servis elemanı olunca insan hadi şu olsun kötü ise kahrını beraber çekelim mantığı ile siparişi sallayabiliyor. Ahtapot için “idare eder” kelimelerini kullandığını hatırlıyorum.

İlk iki tabağımızı getiren şefimiz biraz unutkan olacak ki içerisinde bulunan malzemeleri söylerken, “aaa bunun adını unuttum!” diyerek alterrnetif kelimelere yönelmesi kafa karıştıran bir durum oldu.

Ben üçüncü yemek olarak, içerisinde karamelize yoğurt, sebze ızgara (ot kökü dendi), Portakal ve hardal olan Dana Kaburgayı seçerken sevgilim Yaban Turpu, Portakallı Beurre Blanc ve Tarhun Yağı olan Günün balığını istedi.

Bu noktaya kadar kabul etmeliyim ki ben zaten doymuştum, kendimi iyi ayarlayamadığımdan değil, hep ağır yemekler seçtiğimden ötürü dana kaburgayı bitirmekte zorlandım. Yemeği yerken hardal sevmediğime iyice karar verdim. Kaburga, ağır, karamelize yoğurt ağır, hava sıcak vs. vs.. etin pişimi kıvamı gayet yerindeydi. Aynı mutluluğu sevgilim için söyleyemeyeceğim çünkü günün balığı günün fiyaskosu olmuş haldeydi.

Son course seçimi için aceleden içerisinde dondurma gördüğüm, irmik helva, lor dondurması, portakal ve Nar ekşisi olan tatlıyı tercih ederken sevgilim, Antep fıstığı krema ve baklava çıtırı ile baklava istedi. Daha önce instagram hesabında görüp beğendiğimiz baklava ile uzaktan yakından alakası olmayan baklava için hayal kırıklığımızı gizleyemedik. Benim seçimim tamamen yanlışmış onu söyleyebilirim. Tatlılarımızın yanında ve yanlış hatırlamıyorsam minik kerebiç de servis edildi.

Biz baklava konusunda daha farklı bir beklentimiz var dediğimiz şef zaman zaman tabaklamaların değiştiğini ve şansımıza bunun denk geldiğini söylemesi ile nasıl yani bir standart yok mu dedik!

Buraya kadar her iyiydi, hesabı istedik, tüm elemanlarca “hoş geldiniz” diye karşılandığımız Alancha’dan sessiz sedasız, çay kahve bile sorulmadan ayrıldık…

Kötü mü? Hayır! Tabi ki de değil. Geçen seneki performansı ile Türkiye’ye Michelin yıldızlı restoran gelirse bu Alancha ile gelir diyorduk. Bu sene geçen senelerde hiç gitmemiş olsaydık, yine mutlu mutlu ayrılırdık, ama ne yazık ki bu gelişimizde mutsuz ayrıldık. Geçen senelerdeki sunum, anlatım ve ihtişam geri geldiği zaman yine yazarım…

#Biricik #Sevgilim Ayşın AKYARLI SAVATLI’nın beni götürdüğü lezzet duraklarından yazmaya devam edeceğim.

Hikmet SAVATLI | The Wisdom |Gourmet de débutant