
Konuşmak, anlaşmak, uzlaşmak sanırım bu zamanda artık biraz daha zor. Her evde televizyonun olmadığı zamanlardan bu güne yitirdiğimiz değerlerden bir tanesi de yaşadığımız yerlerdeki yerel aksanlar. Her bölgenin kendine has aksanını, daha derinlere indiğinde aksanlarında birbirinden farklı olduğunu görüyorsun. Çekikleri düşün içinde Korelisi var, Japon’u var, Çinlisi var ama çekik deyip geçiyorsun çünkü hepsi aynı geliyor. Aksanlar da böyle…
Adana’da ki aksan ile Mersin’de ki aksan tamamen farklı, Antep farklı, Hatay farklı. Biz kendi konuşmalarımızdan birbirimizin nereli olduğunu bilirken, bir Karadenizli ya da Egeli bize çekik muamelesi yapacaktır! (Zumzumğu godum mu Allana gavuşur habarı yoh!)
Ben yerel aksanları severim, gitmediğim görmediğim o kadar yer, duymadığım o kadar aksan, diyalekt var ki! Askerlik sağ olsun yurdum insanını belirli dönemlerde paçal edip bir koğuşa soktuğundan bu renkleri görmek, incelemek çok güzel olmuştu.
Tabi biraz dikkat ve ilgi alaka isteyen bir durum, Trabzonlu ve Rizeliyi ayırt edemem ama bölge insanımı iyi okurum. Bana göre televizyonun her evde bir tane olmaktan, her odada bir tane olduğu bu dönemde yerel aksanları yitirme hızımız artıyor.
Standart konuşma çizgisi denen bir kavram geliştirdim. Hani yurdum insanının yerelinden kurtularak doğudan batıya, kuzeyden güneye herkesin birbirini anlayacağı, anlaşacağı bir çizgi. TRT’de spiker bir arkadaşım var, bir bira istiyor, görsen vay be! Diyerek kendinden utanırsın. İşte TRT bu işi yıllardır başarmaya çalışıyordu, sonra sapıttı bir sürü kanal oldu…
Aksanlar içerisinde yerel kullanılan kelimeleri ile daha bir güzel oluyor. Kimisine itici geliyor kimisinin hoşuna gidiyor! Şimdi düşün:
Aşk-ı Memnu dizisinde Behlül ve Bihter bir ekranda. Yasak aşkın meyvesi yenmiş, Behlül duşta, Bihter giyinmiş tüm Türkiye Behlül’ün duştan çıkmasını ve havlu ile görüntü vermesini bekliyor. Arkada dikkat etmediğin kapı açık, görüntü bozulmasın diye perde örtülü değil. Ve işte Behlül tüm ihtişamı ile duştan ve tanrı insanı yarattı, edası ile çıkıyor. Maşallahı var, Türkiye için Kıvanç Tatlıtuğ vakti, cevapsız çağrılar, mesajlar havada uçuyor! Ardahan’dan Edirne’ye, Trabzon’dan Mardin’e yurdum kadınları ekrana kilit!
Behlül, başındaki havluyu saçını yalandan kurulayarak yatağın üzerine atarken kamera yakın çekim ıslak darmadağın saçlarının arasındaki gözlere doğru yaklaşırken; memleket, Ortadoğu ve balkanlardaki birçok kadın Bihter’in yerinde olmak ister. Behlül en karizmatik bakışları ile Bihter’e bakar, nefesler tutulmuştur. Behlül elini Bihter’e doğru uzatırken Bihter çaresiz bir teslim olmuşluk ile ayağa kalkar. Behlül kapıyı göstererek:
-“Bakale! Şoo kapının gındığından rüzgar üfürüyür, hasta olacıık, diyüm annamiüün…”
Tabi bunu başka aksanlara yaymak da mümkün, hayal gücü burada senin oyun alanın olsun. Sadece yerli dizilerde değil, yabancı filmleri de düşünebilirsin! Mesela Star Wars final sahnesi, Luke babasının Lord Vader olduğunu öğrendiği sahnede, Mark Hamill kameraya doğru dönüp:
-“uiyy! Ha bu heruf benum babam da!”
Aksanlı konuşanları hor görmeden, nasıl dediğine değil, ne dediğine bakmalısın. Yeri gelir insan konuşamaz olur da gözleri ile karşısındakine ne laflar anlatır. Kalbinden konuşan insan her ortamda standart konuşma çizgisini yakalar bence.
“Aslında onunla bazı konularda hiç konuşmamıza gerek kalmazdı; ben onun yanağına dokunurdum o, benim kalbime…”
Okuyon mu?
Anüün mü? Töbee…
Hikmet SAVATLI | The Wisdom