Mancar

Hikmet Savatlı - 29 Temmuz 2015

Anlaşabilmek

Hikmet Savatlı - 29 Temmuz 2015

Bir Kalıp İnsan

Hikmet Savatlı - 29 Temmuz 2015

Hanginiz güldü lan!

abi valla ben gülmedim…

Tanıdık geldi değil mi?

Bu aralar toplumsal mutsuzluğun sırrını çözme peşine kafa patlatıyorum! Neden mutsuzuz? Neden kahkaha atmıyoruz? Bizleri depresif halede paranoyaklaştırarak komplo teorisyeni haline getiren televizyonlardan ve gündemlerden sıyrılarak, kendimizi meşhur tatil beldelerine atıyoruz. Malum yaz ayları, vıcık vıcık sıcak…

Buram buram terleyenler insanların koltuk altlarına bir deodorantı çok gördüğü kokulu yerlerden değil, milyonluk arabalarla gelinerek, pahalı markaların ürünlerinin yürüyerek yanından geçtiği tatil beldelerine bir göz atalım.

Sadece boy göstermek, insanlara bakmak için “bir boy yürüyüp geleyim” denilen, televizyonda “buraya gitmeyeni dövüyorlar herkes burada” pompasının yapıldığı; Birbirlerini soğukça, kıskançça, aşağılayarak hasetle süzerek gözleri ile parçalayan ve görüntülerinin statülerini belirlediğini düşünen tiplerin olduğu yerlerdeyiz. Üzerine para vererek, dar, karanlık ve engebeli sokaklarda, farklı mekanların müziklerinin bile birbirine karıştığı insanların içki ile gülebildiği bir dünya var.

İçmeden gülmezler demiyorum, havalı olmaya çalıştıkları için ciddi durmaları gerekir bu yüzden, suratlarında gazı varmış ve rahatlayamıyormuşçasına bir ifade ile yerden elektrik alıyormuşçasına kasılıyorlar.

Bebek arabası ile buralara gelip ünlü görürüz diye ellerinde çekirdekleri ile gelenden gerzekten tut; oturduğun masada sana çarparak pardon demeyip yanından geçip giden öküze herkes buradadır.

Peki neden?

Eğlenip, mutlu olup iyi zaman geçirebilmek için!

Bir gençlik ateşidir yanıyor diyecek olursun ki, gençliğine hasret bir amcam sahte mutluluklar içindeki şen kahkahaları ile senin dikkatini çeker. Evinde ya da iş yerinde “Bilmem Kim Bey”dir o! Öylesine gülmez ve ciddidir ki bırak merhaba demeyi gözüne bile bakamazsın.

Şimdi düşün, kahkaha atmak neden ayıp?

Evde bi kahkaha patlatıyorsun pencereden S.W.A.T. girip kahkaha atanları götürüyor?

Ya da,

Öğretmenim Ayşe bana gülüyor!
155’i arayın hemen!

-Amirim, kafede gülenler olduğunu tespit ettik!
-Alın alın alın! Bakalım içeride de gülecekler mi?

Hep bir kalıba alma isteği var bizde, erkeklere;

“Karı gibi gülme!”
“Karı gibi zırlama!”
“Karı gibi kırıtma!”

İnsanların duygularını şekillendirmek için çalışan bir toplumdan tabi ki hiç bir değer çıkmaz…

Mimar Sinan… Zamanının ötesinde eserler ile ölümsüzlük kazanmış. Çıkarabildik mi? Ondan sonraki 500 sene içerisinde bir mimar? Kendi mimari sitilimiz bile yokken, mimar çıkarmak nasıl olacak.

Var mı la Fontaine gibi yazarımız?

Ay diyeceğim ama millet Mars’a sayfiye gezintisine gidiyor…

Diyeceğim şu ki; ilim irfan peşinde koşacağımıza laf olsun torba dolsun…

Peki, ayrımcı bir şekilde “karı” tabiri ile andıkları kadınlar nasıl gülmeli?

Peki, kadın ve erkek için kahkaha atma ihtiyaçlarını nasıl giderecekler?

Kızım olursa ona
“erkek gibi gül!”
“Erkek gibi zırla!”
“Erkek gibi yürü!” Mü diyeceğim?

Allah’ım! Be adam manyak mısın? İşin gücün yok mu demiyorlar! Evet, deyip saf tutuyorlar!

Yahu bırak kadın erkek fark etmez kahkaha Nerede olursa güzeldir! Mutluluğun sırrı kahkaha ile açıklanır!

Sevgili için yazılan şiirlerdeki kahkahaları ile ortalığı çınlatan bülbül tasviri ikinci bir emre kadar yapılmayacak, mümkünse sevgililer ahraz olup uzaktan sevilecektir!

(Hepsini yazamıyorum sosyolojik vakayız! Hatırı sayılır derecede travmatik olaylar var)

Şekil şemal belirlemek ile bu kadar ilgileniyorsa önce bir aynaya bakmalı insan…

Nasıl insanlar isteniyor? Kendileri nasıl? Hariciye nasıl?

Güle güle git yerine de artık başka bir kelime bulursunuz…

 

Hikmet SAVATLI | The Wisdom