Galiptir Bu Yolda Mağlup!

Hikmet Savatlı - 9 Haziran 2015

*Sosyal-i Medya-ı Osmani

Hikmet Savatlı - 9 Haziran 2015

Farklı bir Seçim

Hikmet Savatlı - 9 Haziran 2015

Gel seninle enteresan bir seçim yapalım. Normal olarak 4 -5 yılda bir yapılan seçimleri bizler hayatımız boyunca yapıyoruz, düşün mesela bu yazıyı yazmak benim okumak senin seçimin.

Hayatta yapılan seçimlerin yeri geldiğinde hızla, yeri geldiğinde üzerinde düşünerek yapılması çok normaldir. Milyonları ilgilendiren bir konuda demokratik yollarla yapılan seçimler, hepimizin ortak hayatı olunca, yerinde bir etki, kiminde sancı bazen de artçı olarak bize geri dönüyor.

Düşün bir kere her seçimin böyle tantanalı olduğunu! Senin hayatının başından başlayalım mesela… Bu dünyaya bir canlı daha getirmek ebeveynlerin seçimi olarak düşünürsek; Annen kendi gibi güzel, becerikli bir kız çocuğu isterken, baban da kendi gibi yakışıklı, boylu poslu bir erkek çocuğu istiyor diyelim.

Bu süreçte hamile kalma ve diğer tüm teferruatları ortadan kaldıralım ki adaylar eşit şartlarda yarışabilsin. AnnePartisi başkanı olan annen, baban ile cinsiyet konusunda fikir ayrılığına düşünce, önce kendi anne ve babasını ziyaret eder. Ellerinde pembe broşürlere basılı seçim bildirgesi, bayrakları, yakasında rozeti ile gayet şıktır. Anne ve babasına bir kız evladın nasıl hayırlı olduğunu, toplumun kadından ürediğini ve toplumu geliştirmek için eğitimli kadınlara ihtiyacı olduğunu anlatır. Sadece anneanne ve deden ile kalmaz, babaannen, büyük baban, amcan, halan,  teyzen, dayın ve diğer akrabalarını da ziyaret eder.

Bu sırada baban da boş durmamıştır o da akrabalarını ziyarete gider. Tutkulu adamdır, arabasını giydirmiş, aynasına mavi patikler asmış, birkaç araba tutmuş, kendine şarkı bile yaptırmıştı. Evinizin giriş kapısında annenin, üzerinde “bilinçli bir toplum için kadın” yazılı seçim afişi dururken onun hemen yanında erkek egemen toplumda “bize veliaht gerek” yazılı babanın seçim afişi duruyordu.

İkisi de her gün mahalle esnafını geziyor ve neden kız evlat neden erkek evlat sorularının cevaplarını anlatıyorlardı. Esnaf zaten aynı seçim yollarından geçmiş olduğundan onları olgunlukla kucaklayıp sohbet ediyorlardı.

Birer minibüs tuttular, gözünü erkek çocuk hırsı bürümüş baban, “onlara evimizi bijuteri yaptırmayacağız!” derken annen sükunet ile kadın, toplum, bilinç, eğitim kelimeleri ile güzel cümleler kuruyordu. Sen hatırlamazsın, baban mavi kağıda sarılı dürümler dağıttırmıştı düzenlediği mitinglerde. Otobüsünün üzerinde kendi resmi arkasında kükreyen bir aslan resmi vardı. “hayde bre aslanlar! Erkek adamıııın” deyip kalabalığa mikrofon tutuyor, kalabalıktan “erkek oğlu olur!” cevabını bekliyor alıyor ve hindi gibi kabarıyordu.

Bu tantana dokuz ay sürdü, bir Pazar günü yaşadığın şehrin güzel bir hastanesinde, annen baban ve tüm akrabaların toparlandı. Seçim odası yazan yerde kapıya asılmış listeden isimlerini kontrol ettiler. İçeri girdiklerinde, bir doktor, iki hemşire, bir asistan, iki hastane görevlisi, bir anne bir de baba tarafından akraban bir sırada oturuyordu. Önlerinde kuvöz şeklinde şeffaf bir sandık bulunuyordu, seçmenlere, bir tarafı pembe bir tarafı mavi oy pusulası, üzerinde evet yazan mühür ve saman renginde üzerinde hastanenin logosu bulunan bir zarf verilerek; etrafı bordo kadife ile çevirili kapalı bir alanda seçimlerini yapmaları ve zarfı sandığa atmaları söyleniyordu.

Sabah sekiz de açılan sandık akşam beşte kapanıyordu eskiden aşiretlerin ya da kalabalık ailelerin doğumlarında bekleme süresi gece yarısını geçerdi. Ama artık sayımlar daha hızlı yapılıyor, köydeki akrabaların oyları bilgisayar sistemi ile merkezden görülebiliyordu.

Sayımlar bittikten, tutanaklar tutulduktan sonra doktor, hastane görevlileri ile bir odaya gittikten sonra anne ve baba adayları ile odasının kapısında sonucu açıklamak üzere buluşurdu. Annen pembe döpiyesi, ipekli beyaz gömleği, inci kolyeleri, beyaz ayakkabı, çanta ve şapkası ile pembe bir rüya gibiydi. Baban ise tabiri caiz ise, lacivert takım elbisesinin içinde, jilet gibiydi…

Tüm akrabaların gözlerinde heyecan, bence kız bence erkek diye fısıldaşırken, babaannen biraz fenalaşmıştı da o kalabalığın içinde, zorla, bir sandalye bulmuştuk. O kargaşa sırasında, annen babaannenin yanında destek olurken, baban anne sabır et birazdan en küçük oğlunu kucağına alacaksın derken;

“deneme, deneme ses kontrol…”

Tık, tık, tık…

Evet, bu güzel ailenin güzel insanları; anne ve baba adaylarımız bundan dokuz ay 10 gün önce bize başvurarak bir evlat istediklerini açıkladılar. Bu geçen süre içerisinde yürüttükleri kampanyalarda ne derece başarılı olduklarının sonucunu şu an elimde tutuyorum. Biz sonucu biliyoruz derken annen ve babanın gözlerine aynı derecede sıcaklıkla bakıyordu. Kalabalık içinde bir kesim doktor sert konuşuyor demek ki oğlan derken, olur mu canım gayet kibar demek ki kız kritikleri vardı.

Tam o esnada içeriden bir bebeğin ağlama sesi duyuldu, kulislerde ağlamanın şiddeti akrabaların seçimleri doğrultusunda cinsiyet yorumlamaya sebep olurken, doktor bey; anne ve babanı yanına istedi. Arkasında duran çift kanatlı geniş kapıyı, sonuna kadar açtı ve işte yavrunuz diye eli ile gösterdi.

Ne annen ne baban aslında senin cinsiyetini önemsememişti. Çünkü sen beyaz bir örtüye kundak edilmiştin. Seni sevgi ile kucaklarına bastılar ve yıllar sonra sen bu yazıyı okuyunca esasen sende bir seçim sonucu olduğunu anladın. Hadi bakalım annen ve babanın yapmış olduğu seçimin hayırlara vesile olmasını Allahtan niyaz eder başarılarının devamını dilerim…

Hikmet SAVATLI | The Wisdom