29

Hikmet Savatlı - 3 Ağustos 2015

Mavi ya da Kırmızı hap

Hikmet Savatlı - 3 Ağustos 2015

Özel Günler

Hikmet Savatlı - 3 Ağustos 2015

Hayatında sayısını hatırlayamayacağın kadar özel günler var değil mi? Mesela dünyaya gözlerini açtığın ilk gün…

Vakit geçtikçe senin adına özel olan bu günlerin sayısı artıyor, arttıkça tarihe not düşmeler fazlalaşıyor. Bunların bir takımını sen hatırlamıyorsun bile, ya da içinde bulunduğun ortam ve yaşam standartların senin özel günlerinin sayısını artırmanı engelliyor.

Doğumundan bir süre sonra, göbek bağın düşüyor, ilk defa bir yerlere tutunarak ayağa kalkıyorsun, hatta zamanla bir yerlere tutunmadan ayağa kalkıyorsun. Kırkın ve daha sonrasında dişin çıkıyor. Daha sonra agu dedi, buğu dedi, aa konuştu, cümle kurdu, sonra bir bakmışsın bülbül olmuş şakıyorsun. Okula başladığın gün, mezun olduğun gün senden ziyade ebeveynlere özel olacak. Şahsen ben başladığım günü ve bitirdiğim günü hatırlıyor ama tarihini bilmiyorum…

Bu noktaya kadar doğumun dahil hiç birini sen hatırlamayacaksın. Yaşın ilerledikçe sen sadece doğduğun günü kutlayacaksın. Büyüdükçe senin ile alakası olmayan ama “özel” olan günler eklenecek takvimine. Yılbaşı, bayram – seyran, tuttuğun takımın UEFA kupasını kazandığı gün…

Daha sonra kapitalist düzende yaşamandan dolayı, sıradan günlere verilmiş “özel” statüleri ile tanışacaksın. Anneler, babalar, ebeler, sevgililer ve diğer günler hep bir telaş içerisinde olacaksın. Bu telaş içerisinde ilk dişinin çıktığı zaman ile ilk dişinin düştüğü zaman arasında arkadaşlarının ve ebeveynlerinin doğum günleri olacak.

Gelsin pastalar, kutlamalar…

Bir yaşıma kadar, annem bu doğum günü olaylarında iyi performans koyardı. Yaz çocuğu olmak demek yazlık arkadaşlar, ve teyzeler ile pasta kesip limonata içmek demekti. Sonra bir baktım benim doğum günü “özel” gün olmaktan çıkmış teyzelerin katılımı ile pasta börek çörek gününe dönüşmüştü. En son o sene bir mangal partisi ile bu hegemonyaya son vererek bu kutlama işlerini bıraktım…

Yaş başını almış giderken, pasta börek çörek üçlüsü kendini rakı su buz üçlüsüne bırakmıştı, bir müddet de öyle geçtik. Kutlama yok, mum yok, Allah yokluklarını vermesin, anne/baba dost ve akrabaların tebrik telefonları var.

Gel zaman git zaman, “kutlamaya gerek yok seneye bir daha var” diyerek geçtiğim doğum günlerime, sevgilim damgasını vurdu! Önceleri yeni gelin gibi, aman canım ne gereği var diyordum. Bana bu günün özel bir gün olduğunu hissettirdi ve gerçekten teyzelere pasta börek değil de benim istediğim şeyler yapılıyordu. Yaklaşık on yıldan fazla oldu, en güzel doğum günlerimi dolu dolu programlayıp bana sunduğu için Sevgilim Ayşın’a ne kadar teşekkür etsem azdır.

Sevgilim 3 Ağustos’ta oğlumuz Aren Ege’nin ikinci yaş günü partisini organize etti, birincisi gibi ikincisinde çalan müzikler dahil en ince ayrıntısına kadar programlanmıştı. Bu sene ben de oğlumu kıskanarak Sevgilimden benim için de konsept bir parti yapmasını isteyerek Karayip Korsanları temasını seçtim bakalım ne hazırlayacak çok merak ediyorum J

Birlikteliğimiz süresince sadece benim değil anne, baba ve kardeşimin de özel günlerini düşünerek onlara bile o günlerinin “özel” olmasını için çaba sarf etti.

Ben, özel günleri “özel” kutlamasını sevgilimden öğrendim. Birlikteliğimiz süresince ben de onun değer verdiği, onun için “özel” olan günleri ona özel hissettirmek için çabaladım. (umarım başarıyorumdur).

Şimdi gelelim sana…

Dişinin ilk ne zaman çıktığı, ilk bezsiz gününü bir köşeye bırak, hayatın içerisinde yaşamını paylaştığın kişilerin sen olduğunu düşün. Bir hayal et, o “özel” günlerde yetimhanede ya da huzur evinde yalnız olan kişileri! Toplumun fertleri olarak karşında duran kişiye “sen” muamelesi yaparsan hep birlikte bir yerlere gelir ve daha medeni yaşarız gibi geliyor.

İnsan her sabah doğan güneş ile yeniden doğar ve yeniden doğuş bir noktada bir doğum günü sayılır. Gönlünce kutlamanı dilerim…

Hikmet SAVATLI | The Wisdom