Hayat

Hikmet Savatlı - 15 Temmuz 2016

Yazmak…

Hikmet Savatlı - 15 Temmuz 2016

“Miş” Gibi

Hikmet Savatlı - 15 Temmuz 2016

Yine uykularım kaçtı, Nice de yaşanan terör olaylarında yerde yatan bir oyuncağın yanındaki üstü örtülü çocuk bedenini hala görmek istemiyorum.

Aklıma terör mağduru, savaş mağduru çocuklar geliyor.

Nasıl bir dünya bırakmak istiyoruz çocuklarımıza?

Tanının buyruğuymuş gibi onun verdiği canı alan insanların kurduğu bir dünya mi? İnan korkuyorum…

Aklıma o kırmızı tshirtü ile Aylan Kurdi geliyor yaşadığım tarifsiz duygular artıyor. Terör ile yaşamayı öğrenmeliyiz diyenlere kızıyorum! Çocuk getiriyoruz dünyaya, başka bir yerden değil, yaratıyoruz. Çocuğu olmayanlar bu dünyaya çocuk getirmek için çabalıyor, ama ne için, bunun için mi?

Suruçta, Ankarada, istanbulda ve dünyanın diğer yerlerinde olan patlamalardan, anlamsızca yapılan savaşlardan, Afrikadaki çocuk askerlerden, ilkokulda dayak atan öğretmenlerden çocuklarımızı ne zaman koruyabileceğiz?

Düşün bir kere bir 29 Ekim’de böyle bir olay meydana gelse bu gün ne hissedersin?

Onca patlama olan bu ülkede yaş ilan edilmezken, Suudi kralı öldüğünde 3 gün yas ilan edilirse, Bastille kutlamalarında hayatını kaybedenler için tüm NATO ülkelerinde yas ilan edilirse. Üstünde yaşadığım bu ülkenin insan hayatına verdiği değeri anlatabilir miyim?

Ben olsam o yerde yatan çocuk halimle, yanımda en sevdiğim bebeğimle… Sen olsan, üşümesin diye sarıldığın, hasta olunca sabaha kadar başında beklediğin, gözünden sakındığın evladın olsa? Yine de bahseder misin, bir takım inançlardan?

Üzülmemeye programlanıyoruz, her ne kadar tüm görüntüler medyaya yansımasa dahi insanlık Aylan bebekte olduğu gibi mütemadiyen karaya vuruyor ve çaresizlik içerisinde ellerini tanrıya açıp üstesinden gelmeyeceğin her olay yaptığın gibi dua’ya sığınıyorsun.

Bak ne benden ne senden bahsettim. Sade ve sadece çocuklardan bahsetmek istiyorum. Bu dünya üzerinde acılara sarılarak üzerlerine örtü örtülüp kutuya konan ve arkasından gözyaşı dökülen çocuklardan.

Promenade des Anglais benim yürümekten keyif aldığım bir caddedir, Course Saleya’dan girer sahilden çıkar Negresco’ya kadar sahilden yürür, denizi, dalgaları ve insanları izlemeyi çok keyifli bulurum. Yazacağım bir hikayeye bir karakter, kafamdaki kurguya bir plato ararım. Her gittiğimde aklıma farklı duygular gelir.

Kamyona binip iki kilometre insanları ezerek gidebilmek fikri ya World War Z yada Resident Evil serisine ait bir sahne olabilir, kaldı ki orada insan yerine zombiler olur…

Korkunç!

Hepimiz öleceğiz, tanrının bize sunduğu yaşam paketindeki son aktivitemiz! 105’ine kadar giden de var 5 günde tükenen de…

Hal böyle iken insan kendi için korkmayı unutuyor. Ben olsam ne yapardım diye düşünüyordum bir de aile olarak orada olsam ne yapardım diye düşünüyorum inan o vakit daha da korkuyorum. Karım çocuğum hangi birini kurtardım derken kendimden zaten çoktan vazgeçmiş oluyorum, oysa onlar kadar bize ben de lazımım.

Asfaltta yatan güzel çocuk kalk bakalım…
Senin yerin sıcak yuvan, senin yerin sahildeki atlı karınca, dönme dolap, bir elinle bebeğini diğer elinle annenin babanın parmağında tutman lazım kalk hadi…

Kamyonu süren psikopatın 3 yaşındaki oğlu bütün bunlar senin de hakkın…

Çocuklar günahsız doğar ama onların sırtlarında sorumlulukları ve günahları bizler koyarız.

Bu dünya ne zaman böyle bir yer oldu sorusunun cevabı: o zaten hep böyleydi… tarih kitaplarında okuduğumuz anlı şanlı tarihlerin arkasında okumadığımız, sosyal medyadan sansürsüzce izlediğimiz, tüm gerçekler bu dünyanın böyle bir yer olduğuna şahitlik edebilir. Anlamayanlar için sezeryan nasıl bulunmuştur sorusunu düşünmelerini veya araştırmalarını isterim.

Istanbul’da, Paris’te, Brüksel’de, Suruçta dünyanın neresinde olursa olsun patlayan bomba öbür tarafında yaşayan insana korku vermek için yapılmıştır. Bu patlama Nijer’de, Kamboçya’da yada başka biyerde olsa haberlerde bir alt yazı geçecek ABD Başkan adayları kampanyalarına ara vermeden tam gaz devam devam edecekti.

Eşitlik, özgürlük ve kardeşliğin ülkeyi kutsadığı bu günde bu saldırı ilkelere yapılmıştır…

Ateş düştüğü yeri, ve alevinde savrulanları yakar çemberin dışında kalanlar “çok sıcak oldu” diyerek pencerelerini ve diledikleri TV vs.. Ne varsa onların sesini açar hiç birşey duymaz. Tıpkı otobüse binen yaşlıyı görmemiş gibi yapıp akıllı telefonda klavye silahşörlüğü yapan bizler gibi…

Hikmet SAVATLI | The Wisdom

Kanlı bir sahne kullanmak istemedim resmi gün batarken ben çekmişti bu güzel sahile ölenlerin adının yazılı olduğu taşlar bırakılmalı…